Hepinize merhabalar sevgili okurlarım. Umarım gayet iyisinizdir. Gerçi böyle sansasyonel olayların yaşandığı bir ülkede ne denli iyi olunur bilemem ama siz hep iyi olun.
Bugün yine birileri zaten hiç kirli değilmişçesine Türk siyasetini nasıl daha kirli ve nasıl daha rezil bir hale getirebilirim diye uğraşıyorken karşımıza Teğmen lakaplı (sözde) Milletvekili Mehmet Ali Çelebi çıkıyor karşımıza. Kimdir bu Mehmet Ali Çelebi hep birlikte hafızalarımızı tazeleyelim.
‘Mehmet Ali Çelebi’, 23 Temmuz 1984 tarihinde Ankara’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Amasya’da tamamladı. Maltepe Askerî Lisesini birincilikle bitirdi. 2007’de Kara Harp Okulunu 4. olarak bitirdi ve teğmen oldu. 1 senelik eğitimden sonra askeri helikopter pilotu oldu.
Ergenekon davaları kapsamında, “örgüt adına Hizb ut-Tahrir örgütü içine sızarak faaliyetlerde bulunduğu” iddiasıyla 18 Eylül 2008’de tutuklanarak, 41 ay cezaevinde yattı. 11 Mart 2014 tarihinde hakkında iddia edilen suçlardan beraat etti. Yaşadıklarını “Teğmen” adını verdiği kitapta kaleme aldı.
Cezaevinde eşi Kezban Merey Çelebi’yle evlendi. Nikah şahidi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Cezaevinde kaldığı süre boyunca hükümete ağır eleştirilerde bulundu keza aynı şekilde beraatından sonra da bu eleştirilere devam etti.
CHP 35. ve 36. Kurultaylarında Parti Meclisi Üyesi seçildi. 27. dönem CHP İzmir Milletvekili oldu. 6’lı masa sürecinde ortak adaylar arasında Abdullah Gül’ün isminin gündemde yoğun olarak anıldığı süreçte CHP İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi, Yalova Milletvekili Özcan Özel ve Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy, TBMM’de düzenledikleri basın toplantısıyla, CHP’den istifa ettiklerini açıkladı.
İstifa sürecinde yaptığı basın toplantısında; “Hem kurucu felsefeye aykırı tercihler hem Çelebi olmaz. Hem Ahmet Altan hem Çelebi olmaz. Hem Abdullah Gül ve türevleri hem Çelebi olmaz. Hem ‘PKK terör örgütüdür.’ demeyenlerle iş tutma hem Çelebi olmaz. Hem Cumhuriyet yıkıcılarla ve kumpasçılarla dostluk hem Çelebi olmaz. Hem özgüvensizlik, hem ürkeklik, hem liyakatsizlik hem Çelebi olmaz. Silivri’de teslim olmamıştım, şimdi de teslim olmuyorum. Müebbet hapisler karşısında tehditlere boyun eğmemiştim, şimdi de eğmiyorum. Atatürk, Cumhuriyet ve Halk için boynumu kaldırıyorum.” ifadelerini kullandı.
Tüm bu süreçlerden sonra 17 Mayıs 2021 tarihinde kurulan Memleket Partisi’ne katılan Çelebi, 25 Şubat 2022 tarihinde Memleket Partisi’nden de istifa etti.
Siyasi olarak boşluğa düşen Çelebi gazeteci İsmail Saymaz’ın haberine göre önce İYİ Parti ile sıcak temaslarda bulundu. İyi Parti’den İsmail Ok ve İsmail Koncuk ile yakınlaştıkları ve bir parti kuracakları konuşuluyorken, İsmail Ok’un İYİ Parti’den istifa etmesi parti kurma hayallerini boşa çıkardı. Bu gelişmeden sonra Zafer Partisi’nden Ümit Özdağ ile üç kere yemek yiyip sohbet etti fakat oraya da geçemedi. Sonrasında ise gazeteci Barış Yarkadaş’ın haberine göre Çelebi, bir AKP grup başkanvekili ile yemek yiyip düzenli olarak görüşemeye başladı ve AKP ile daha yakın temaslarda bulundu. İddialara göre AKP’nin kuruluş yılı olan 14 Ağustos’ta AKP’ye geçeceği gündemde. Tüm bu iddialar ışığında yine gazeteci Cüneyt Özdemir yaptığı açıklamada AKP’li isimler ile görüştüğünü ve Mehmet Ali Çelebi’yi istemediklerini belirtti. Tüm bunları okuyunca çok karmaşık geliyor sizlere değil mi sevgili okurlarım? Aslında denklem çok basit. Kafanızı karıştıran tek bir şey var o da FIRILDAKLIK.
Şimdi sevgili okurlarım ortaya atılan iddialar üzerine konuşuyoruz. Ama bunlar sadece iddia olmaktan sıyrılıp daha rasyonel bir hal almaya başlıyor. Nasıl mı? Twitter sağ olsun.
Geçmiş dönemde attığı yaklaşık 4000-5000 arası tweeti silerek başlıyor çalışmalarına. Berkin Elvan ile olan tweetlerinden tutun da hükümeti eleştiren tweetlerine kadar her şeyi temizlemeye çalışıyor ama işte teknoloji. Sen ne kadar temizlersen temizle elbet bir yerden çıkıyor karşımıza. Her neyse, bu tweetleri sildikten sonra da yeni tweetler atıyor. Örneğin “Asker kökenli bir vekilim. Silahlı Kuvvetlerimizin namuslu ellerinde yetiştim. Birçok devre arkadaşım şehit oldu. 40bin vatan evladımız boşuna toprağa düşmedi. PKK-Öcalan severlerin hoş görüldüğü denklemlerle işim olmaz net! Siyaseti bıraksam da 6+1 değil Cumhur ittifakı derim!” ve “ Milli Birlik’ şarttır. Buna her türlü katkıyı sunarım. Çabuk unutanlara önemli bir hatırlatma: Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz’da direnmese ben dahil kumpaslarda yargılanan istisnasız herkes, ölüm listelerindeki Türkiye’nin binlerce önemli ismi bugün hayatta olmayacaktı. Hepimiz katledilmiştik.” tweetleri Çelebi’nin birilerine yaranma boyutlarının ne denli ileri gittiğini de gösteriyor.
AKP’de istenmediği sanırım belli olmuş ki; “Bağımsız vekil olarak ülkemin çıkarlarını savunmaya devam edeceğim. Söylediklerimin arkasındayım. Çok ciddi Egemenlik Mücadelesi veriyoruz. FETÖ-PKK mücadelesi kararlılıkla devam etmeli. Cumhur, bu konularda tutarlı. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Varol’sun Yüce Türk Milleti!” böyle bir tweet atma gereği duyuyor. Ha bir de sosyal medyasından ağzımdan çıkmış bir şey yok, hakkımda konuşanlar ile yargıda hesaplaşacağım diyor. Eee kardeşim ağzından çıkan bir şey yok da sen bu yaşananları da reddetmiyorsun ki! Nasıl bir enteresanlık bu, nasıl bir meydan okuma?
Hazır Twitter demişken, dün akşam Enver Aysever’in yayınını izleme fırsatım oldu. Yayında Çelebi’nin Berkin Elvan tweet’ini silip Eren Bülbül tweet’ini de sabitlediğini söylediğinde tüylerim diken diken oldu.
Bu milletin hiçbir ferdi, değil siyasi emelleri için, hiçbir konu için milleti uğruna şehit olmuş iki çocuğu yarıştırma cüretine sahip olamaz sayın Çelebi. Şehit olmuş iki çocuğun görsellerini değiştirip twitter profiline sabitlediğinde alkış tuttukların tarafından övgü görebilirsin belki ama bu milletin gözünde de bu saatten sonra sadece hiçliğin sembolü haline gelirsin. Ölümün ayrımı olmaz. Sözde koca adama, sözde milletin vekiline bunun adabını benim öğretmem gerekmiyor. Ha evet öğretmem gerekiyorsa da geri adım atmam öğretirim. Bu durumu emelleri için kullanma düşüncesi de insan müsveddeliğinden başka bir şey değildir.
Mehmet Ali Çelebi’nin yaptığı bu siyasi çıkar hamleleri, aklımıza Güneş Motel sürecini getiriyor ama biz buradan uyaralım. Sürecin mimarı olan Ecevit hayatındaki en büyük pişmanlık olarak nitelendirmiş bu süreci. Yarın sen de pişman olma sayın Teğmen. Bu millet, bir ihanetleri, iki fırıldakları unutmaz!
Aslında suçu sade onda da aramamak gerekiyor. Türkiye’nin en köklü partisi, ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz’ deyip her demagoji yapanı, her dramaqueen’i parti içerisine buyur edersiniz kimin ne olduğunu bilemezsiniz. Yine sınıfta kaldınız CHP. Yine ekibinize düzgün adam seçme konusunda sınıfta kaldınız. Bu suç CHP seçmeninin suçu, bu suç Kemal Kılıçdaroğlu’nun suçu, bu suç CHP kurmaylarının suçudur. Bahsettiğim kişiler kendilerince bir ‘TEĞMEN’ yarattılar ve bu adamı yüce biri gibi her yerde anlattılar. Halbuki tanımadığınız, bilmediğiniz bir adamı Atatürk’ün şanlı askeri diyerek büyük bir edebiyatla parti meclisine dahi almadan direkt milletvekili yapmak akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Bu yaşanan durum tüm CHP için ders çıkarılacak bir durumdur.
Yazımın sonuna gelmeden şöyle bir benzetme daha yapmak istiyorum. 1996 yıllarında Türk siyasetinde FIRILDAK KUBİ olarak anılan Kubilay Uygun’un yaptıklarına benzetiyorum bu durumu. 20. Dönem’de çok kısa süreli parti değiştirmeleri nedeniyle etik tartışmalarına neden olan Kubilay Uygun, DSP’den milletvekili olarak seçildi ancak bir dönem içerisinde ANAP, DYP, MHP ve DSP’nin rozetlerini yakasına taktı. DSP ile DYP arasında gidip geldikten sonra MHP’ye geçip yirmi gün sonra oradan da ayrılmış, sonra da DTP’ye katılmıştı. Sizce de benzemiyorlar mı birbirlerine? Kararı size bırakıyorum. Aradan ne kadar zaman geçse de bu olayın unutulmaması yıllar sonra da Çelebi’nin unutulmayacağının da göstergesi. Yani artık Fırıldak Kubi’den, Fırıldak Mali’ye geçiş dönemi diyebiliriz.
SONSÖZ
Bir gün bir işe kalkışacaksanız geçmişinizle de yüzleşmeniz gerektiğini unutmayın. Siyasette fırıldak olabilirsiniz ama silah arkadaşlarınızın, dava yoldaşlarınızın, size güvenen insanların ahını almayın. Bu henüz açıklanmamış bir karar bile olsa, söylemlerdeki değişiklik ve duruştan verilen ödün her şeyi gözler önüne seriyor. Sayın Teğmen size sizin paylaşımınız üzerinden seslenmek istiyorum. Ali Tatarın, Cem Çakmak’ın, Murat Özenalp’in ve tüm kumpas şehitlerimizin kemikleri sızlıyor. Yazımı kulaklara küpe olacak Nietzsche’nin bir sözü ile bitirmek istiyorum.
Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap insanı makam sahibi yapar da, vicdan daha önemli bir işe yarar, insanı insan yapar.