Sabah dediğim zaman aklınıza günün doğmuş olduğu mesajı geldi değil mi? İşin iç yüzü hiç de öyle değil aslında KIŞ SAATİ uygulamasının 2016 tarihinde kalkmasından bu yana; çalışan insanları ne işe giderken, ne de işten çıktıklarında aydınlık bir gökyüzü selamlıyor. Biz çalışanlar neredeyse sokak lambalarını hiç sönmüş göremeden bir ömür tüketiyoruz.
Geceler gündüzlere karışmış durumda, hele bir de buna çalıştığınız ortamda pencerenin olmaması da eklenince zaman denen kavram hayatımızdan tamamen çıkıyor. Kimleri ise dışarıdan bir haber, üç beş kuruş kazanmak için güne hasret yaşıyor. Biz toplumdan; üreten, verimli çalışan, ufku geniş, yeniliklere açık olmamız isteniyor. Daha havanın aymadığı bir dünyada ufkumuzun açılmasını istemek ise biraz tezatlık yaratıyor.
Kışın soğukluğuna kasvetli havasına bir de günün aymamış olması eklenince tadından yenmiyor.
Minicik evlatlarımız sabahın o karanlığında okula gitmek için evden çıkıyorlar. Anneleri, öğretmenleri “GÜNAYDIN” diyorlar, ‘GÜN’ aydı mı gerçekten? Hayır, Gün ‘AYMADI’, gün gibi uykuları da aymıyor. Uykuları aymadığı için ufukları da aymıyor. Böylelikle gün ne gökyüzüne ne de çocukların iç dünyalarında ki gökyüzünde aymamış oluyor. Geleceğimiz olan minik evlatlarımızı, gençlerimizi kendi ellerimizle körelmeye mahkum ediyoruz.
Cem Say’ın Twitter hesabında paylaştığı gibi, “Anneler çocuklarını dualarla okula uğurladılar ve güneşin hala doğmamış olmasına sebep olanlarla ilgili duaya geçtiler.”
Öğrenmenin, okumanın, üretmenin yaşamak için umut etmenin, en verimli olduğu saat sabah saatleridir. Peki ya insanların sabahlarını kara sabaha döndürmenin ne anlamı var!..