gop gaziosmanpaşa ak parti chp iyi parti mhp zafer partisi deva partisi gelecek partisi saadet
DOLAR
35,9677
EURO
37,1790
ALTIN
3.307,49
BIST
9.951,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
6°C
İstanbul
6°C
Hafif Yağmurlu
Pazartesi Karla Karışık Yağmurlu
5°C
Salı Yağmurlu
7°C
Çarşamba Az Bulutlu
8°C
Perşembe Çok Bulutlu
10°C

Uzm. Psk. Esra Kılınç

1997 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi’nde Psikoloji ana bilim dalında lisans eğitimini yüksek onur derecesiyle bitirdi. İstanbul Aydın Üniversitesi Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimini tamamlayarak Klinik Psikolog unvanını aldı. Birçok okul ve kliniklerde stajlarını tamamladı. Gaziosmanpaşa'daki bir eğitim kurumunda 3 yılı aşkın süre görev yaptı. Şu an Küçükköy'de yer alan bir özel hastanede Uzman Psikolog olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda online danışmanlık hizmeti de veren  Esra Kılınç,Gaziosmanpaşa Yeni Mahalle'de ikamet etmektedir.

Küçük Bir Beden, Büyük Bir Yas

10.01.2024
0
A+
A-

İnsanın kendi eliyle oluşturduğu, ciddi yıkıcı etkilere yol açan, yıllarca etkisini gösteren kitlesel bir travma konusunu ve bu konuyla ilgili içinden çıkamadığım belki de hepimizin aklına da gelen sorularımı, acılarımı paylaşmak istiyorum bu yazıda sizlerle.

Savaş en çok kimi vuruyor sizce?

Bir anne, babanın en büyük sancısı, en büyük suali nedir? Çocuğumu nasıl korurum değil midir? Peki gerçekten koruyabilirler mi? Evlerinde normal bir hayat sürmek, babaları işten gelince mutlu bir şekilde yemek yemek, arkadaşlarıyla oyun oynamak, okula gitmek ve korkmamak…  Soruyorum sizlere hangi çocuğun hakkı değildir.  Savaş çocuğunun mu?

Annesini babasını gözler önünde kaybeden bir çocuk düşünün ya da artık ailesi olmadığı için yetimhaneye giden çocukları.  Sabah uyandığında aydınlık bir güne değil, roketlerin atıldığı, evlerin yıkıldığı, her yerin toz duman olduğu, bir hayata gözlerini açan çocuk. Gerçi uyuyabilmiş miydi ki?

Peki biz ne yapıyoruz? İzliyoruz her gün ölen çocukları, ölen aileleri, ölen insanları. Korkuyorum izlerken sadece sayı haline dönüşecek diye insanların hayatı. Kalan çocuklara ne olacak şimdi, nasıl geçecek yıkımları? Bombalar, mayın sesleri çınlamayacak mı kulaklarında? Uyku sorunu oluşmayacak mı vücutlarında, kabuslar görmeyecekler mi?

Hangi çocuk silah tutuyordu elinde?  Hangi çocuk hak ediyordu bu sarsıcı yıkımları?

Mecburlar çocukların hakkını korumak için uluslararası hukuku uygulayama.

Mecburuz eğitim, sağlık, sosyal destek vermeye…

Savaşların çocuk üzerindeki etkilerini azaltmak, tüm toplumların sorumluluğudur.

Benim çocuğum televizyonda izleyerek etkileniyor diyen aileler, çocuk her yerde çocuktur.

Gazze küçücük bedenlere şimdi mezar oldu. Küçücük bedenleri o mezarlara koyduk ama biz ne yapacağız, içimizdeki acıyı, onu da bebeklerle gömebilecek miyiz? Yaş hep aynı, beden hep küçük, ruhları hep ter temizdir, hayalleri ise hepsinde oyuncaktır.

Son olarak ufak bir noktaya değinmek isterim. Nazım Hikmet’in “Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar” dizesi bize savaşın bir çocuk üzerindeki psikolojik etkisini nasılda anlatır. Peki ya bizim evimizdeki minik çocuklarımız, her gün çıkan sosyal medyadaki haberlerden yaşıtlarının acı dolu görsellerinden, sorularından nasıl koruyacağız? Bir yandan can veren  çocuklar, diğer yandan anlam vermeye çalışan çocuklar… Bilinçli ebeveyn olarak çocukların işittikleri, gördükleri haberleri onlara doğru anlamalarına yardımcı olup korkularını azaltmalıyız. Evet bu haberler hepimizin içini yaralıyor olsa da kaçmak çözüm olmayacaktır, bunun için çocuklarımızla doğru iletişim kurarak kaygı düzeylerini azaltmalıyız. Çocukların savaş hakkında neler bildiklerini sormakla başlamalıyız. Düşüncelerini kısıtlamadan dinlemeliyiz. Daha sonra her çocuğun yaşına uygun açıklamalar yapmalıyız. Soyut düşünceleri gelişmediği için somutlaşmayı denemeliyiz. Sosyal medya ve televizyon sürelerine kısıtlamalar getirmek bir başka bir çözüm yolu olabilir. Siz kaygı düzeyinizi azaltın ki çocuklarda kaygıdan biraz uzaklaşabilsinler.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.