İnsanın kendi eliyle oluşturduğu, ciddi yıkıcı etkilere yol açan, yıllarca etkisini gösteren kitlesel bir travma konusunu ve bu konuyla ilgili içinden çıkamadığım belki de hepimizin aklına da gelen sorularımı, acılarımı paylaşmak istiyorum bu yazıda sizlerle.
Savaş en çok kimi vuruyor sizce?
Bir anne, babanın en büyük sancısı, en büyük suali nedir? Çocuğumu nasıl korurum değil midir? Peki gerçekten koruyabilirler mi? Evlerinde normal bir hayat sürmek, babaları işten gelince mutlu bir şekilde yemek yemek, arkadaşlarıyla oyun oynamak, okula gitmek ve korkmamak… Soruyorum sizlere hangi çocuğun hakkı değildir. Savaş çocuğunun mu?
Annesini babasını gözler önünde kaybeden bir çocuk düşünün ya da artık ailesi olmadığı için yetimhaneye giden çocukları. Sabah uyandığında aydınlık bir güne değil, roketlerin atıldığı, evlerin yıkıldığı, her yerin toz duman olduğu, bir hayata gözlerini açan çocuk. Gerçi uyuyabilmiş miydi ki?
Peki biz ne yapıyoruz? İzliyoruz her gün ölen çocukları, ölen aileleri, ölen insanları. Korkuyorum izlerken sadece sayı haline dönüşecek diye insanların hayatı. Kalan çocuklara ne olacak şimdi, nasıl geçecek yıkımları? Bombalar, mayın sesleri çınlamayacak mı kulaklarında? Uyku sorunu oluşmayacak mı vücutlarında, kabuslar görmeyecekler mi?
Hangi çocuk silah tutuyordu elinde? Hangi çocuk hak ediyordu bu sarsıcı yıkımları?
Mecburlar çocukların hakkını korumak için uluslararası hukuku uygulayama.
Mecburuz eğitim, sağlık, sosyal destek vermeye…
Savaşların çocuk üzerindeki etkilerini azaltmak, tüm toplumların sorumluluğudur.
Benim çocuğum televizyonda izleyerek etkileniyor diyen aileler, çocuk her yerde çocuktur.
Gazze küçücük bedenlere şimdi mezar oldu. Küçücük bedenleri o mezarlara koyduk ama biz ne yapacağız, içimizdeki acıyı, onu da bebeklerle gömebilecek miyiz? Yaş hep aynı, beden hep küçük, ruhları hep ter temizdir, hayalleri ise hepsinde oyuncaktır.
Son olarak ufak bir noktaya değinmek isterim. Nazım Hikmet’in “Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar” dizesi bize savaşın bir çocuk üzerindeki psikolojik etkisini nasılda anlatır. Peki ya bizim evimizdeki minik çocuklarımız, her gün çıkan sosyal medyadaki haberlerden yaşıtlarının acı dolu görsellerinden, sorularından nasıl koruyacağız? Bir yandan can veren çocuklar, diğer yandan anlam vermeye çalışan çocuklar… Bilinçli ebeveyn olarak çocukların işittikleri, gördükleri haberleri onlara doğru anlamalarına yardımcı olup korkularını azaltmalıyız. Evet bu haberler hepimizin içini yaralıyor olsa da kaçmak çözüm olmayacaktır, bunun için çocuklarımızla doğru iletişim kurarak kaygı düzeylerini azaltmalıyız. Çocukların savaş hakkında neler bildiklerini sormakla başlamalıyız. Düşüncelerini kısıtlamadan dinlemeliyiz. Daha sonra her çocuğun yaşına uygun açıklamalar yapmalıyız. Soyut düşünceleri gelişmediği için somutlaşmayı denemeliyiz. Sosyal medya ve televizyon sürelerine kısıtlamalar getirmek bir başka bir çözüm yolu olabilir. Siz kaygı düzeyinizi azaltın ki çocuklarda kaygıdan biraz uzaklaşabilsinler.